top of page

Elon Musk: “Bu gidişle İtalya’da insan kalmayacak”

Sevgili İtalya severler,

Elon Musk yukarıdaki açıklamayı yaparken şu anki Papa Francesco da şöyle demiş:

“Bugün çok fazla 'bencillik' var. İnsanlar çocuk sahibi olmak istemiyor, birçok çiftin en fazla bir çocuğu olduğunu buna karşın iki köpeği veya iki kedisi olduğunu görüyoruz. Köpekler ve kediler çocukların yerini alıyor. Babalığın ve anneliğin bu inkarı bizi küçültüyor, insanlığımızı elimizden alıyor. Ve böylece uygarlık yaşlanıyor”.


Peki çocuk yapıp yapmama kararının sadece ve sadece çiftin kendisini ilgilendiren bir konu olması gerektiği yerde, Papa’yı ve Musk’ı bu tip açıklamalar yapmaya iten ne? Gerçek şu ki; Dünya Bankası verilerine göre İtalya dünyadaki en düşük doğum oranlarından birine sahip ve eğilimler bu şekilde devam ederse giderek yaşlanmaya mahkum.


Pandemi zamanında ekstra hissedildiği üzere İtalya yaşlı bir ülke ve gittikçe daha da yaşlılar ülkesi olma yolunda ilerliyor. İnsanlar çok daha az çocuk sahibi oluyorlar ve çocuk sahibi olma yaşı da giderek yükseliyor. İtalya ulusal istatistik kurumu başkanı; 'eğer yapısal reformlar yapılmazsa İtalya'nın 2050 yılında 5 milyon daha az nüfusa sahip olacağını' belirtmiş.


Peki İtalya’da giderek daha az çiftin çocuk sahibi olmaya karar vermesi neyin sonucu? Kişisel olarak bunun günümüz koşullarında sadece İtalya’ya has bir durum olmadığını, pandemi, ekonomik kriz gibi özellikle son yıllarda gümbür gümbür üzerimize yağan ve “gelecek kaygısı” yaratan olayların üst üste gelişmesinin, yeni evlenmiş olan ve yetişmekte olan nesli bu karara ittiğini düşünüyorum.


İtalya özelinde ise - otoritelerin açıklamalarına göre (bknz: kaynakça) - aileyi ve anneliği destekleyecek iş, güvence ve politikaların eksikliği, bireycilik, geleceğe güvenin olmaması, babalık kültürünün eksikliği gibi maddeler ön plana çıkıyor. Anne olanların sayısı azaldığı gibi genç anne olanların sayısı da az, zira İtalya’da gençlerin ailelerinin yanından ayrılma yaşı oldukça yüksek (Avrupa ortalaması 26,4 iken İtalya’da 30). Aslında bu, gençlerin giderek daha güvencesiz ve istikrarsız hale gelen iş dünyasında karşılaştıkları zorlukların bir sonucu. Bu durum yeni nesillerde geleceğe yönelik büyük bir güvensizlik ve kaygı yaratıyor. Bir araştırmaya göre, gençlerin %66'sı gelecekleriyle ilgili endişeli. Buna bir de konut piyasasında yaşanan zorluklar ekleniyor. 18-35 yaş grubu yoğunlukla kirada oturma eğilimine sahip, istikrarlı, iyi maaşlı bir iş olmadan ve hızla artan fiyatlarla, gençler kendi evlerini karşılayamıyorlar. Dahası, bir ev satın almak çoğu zaman ekonomik bağımsızlığı beraberinde getirmiyor, ailelerinin yardımına muhtaç kalıyorlar ve hatta istisnai durumlarda evlerine geri dönüyorlar.


Bolonya’da yaşadığım dönemde bu konu beni oldukça şaşırtmıştı. Evlenmediği ya da sevgilisi ile aynı eve çıkıp masrafı paylaşmadığı takdirde 30-40 yaşlarında ama hala başkaları ile ev paylaşmak zorunda olan bir güruh var. Tek başına eve çıkmak oldukça lüks. Ailesinin kendisi için ev satın alabilme gücü varsa ne ala, o zaman şanslı kitlenin içinde demektir. (Bu konuda detaylı olarak yazdığım “İtalya’da Yaşam Koşulları” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz). Tabi o sıralar ben İstanbul’da kendi çalışıp kazandığımla tek başıma yaşayabildiğim için bunu görmek çok üzmüştü, fakat şu an ne yazık ki Türkiye’de de durum aynı noktaya geldi.


Peki siz ne diyorsunuz, Papa haklı mı? 😊


Kaynakça:

bottom of page